Aşk açlığı, kalp kırıklığının sızısı ve kendini yeniden bulmanın sessiz gücü hakkında cesur ve ödün vermeyen bir kitap.

Hepimiz "çok fazla" istemenin nasıl bir şey olduğunu biliriz. Bağlantıya duyulan özlemin kemiklerinizde bir ateş gibi yanmasını. Sadece birine değil, aynı zamanda olabilecekleri fikrine âşık olmayı. Sessizliğe karşı öfkelenmeyi, her şey çok ağır geldiğinde kendini uyuşturmayı, ve aşkın sizi kurtarabileceği umuduna—daima umuda—tutunmayı.

Bu kitap sizi o deneyimin içine götürüyor. Fiyonkla bağlanmış bir hikâye ya da hızlı çözümler vaat eden bir rehber değil. Aksine, özlem, kayıp, öfke, şefkat ve iyileşme arasında bir yolculuk; keskinliğiyle yaralayacak kadar dürüst ve kalmaya yetecek kadar güçlü bir hassasiyetle anlatılıyor.

Eğer size hiç "çok fazlasın" dendiysse, başkasını rahat ettirmek için duygularınızı hiç sakladıysanız, ya da "hayata devam etmenin" neden imkânsız olduğunu merak ettiyseniz, bu kitap sizin için yazıldı. Sadece kalbinizin en ham kısımlarını yansıtmakla kalmayacak, aynı zamanda açlığınızın, derinliğinizin, öfkenizin ve umudunuzun birer kusur olmadığını da size hatırlatacak. Onlar, yaşadığınızın kanıtıdır.

Bu, iz bırakan, iyileştiren ve her zaman iz bırakan aşk hakkında cesur, savunmasız ve unutulmaz bir okuma.