'Cevşen' kelimesi Farsçadan gelir ve kelimenin tam anlamıyla '(koruma) kalkanı', 'savaş zırhı' anlamına gelir. Aynı zamanda iki duayı da ifade eder: Cevşen wl-Kabir ve Cevşen el-Sağir, yani büyük ve küçük kalkan. Şii kaynaklarına göre, her iki dua da Peygamber Muhammed'e dayanmaktadır ve ehli beyt, yani Peygamberin ailesi ve soyundan gelenler tarafından aktarılmıştır. Cevşen el-Kebir, Cevşen el-Sağir'den çok daha iyi bilinmektedir. Bu iki metin temelde birbirinden farklıdır ve Cevşen dendiğinde genellikle Cevşen el-Kebir kastedilmektedir.

Kaynaklar, Cevşen'in bir savaş sırasında bildirildiği belirtmektedir. Hangi savaş olduğu konusunda bazı ihtilaflar vardır; eğer bu olay Peygamberin yaşamı sırasında gerçekleştiyse, büyük olasılıkla Uhud Savaşı'ndan bahsedilmektedir. Savaş, vahiyden hemen önce şiddetlenmiştir. Peygamber; zırhının ona kafi gelemeyeceği düşüncesiyle ellerini açarak Allah'a dua etti. O anda gökyüzünün kapıları açıldı ve baş melek Cebrail göründü ve Peygambere şöyle dedi: "Ey Muhammed, Rabbin sana selam ve bereketlerini gönderiyor. O, zırhını çıkarmanı ve bunun yerine bu duayı okumanı istiyor. Bu, sana ve sana uyanlara daha iyi bir koruma sağlayacaktır."

Cevşen el-Kebir, hâlâ içinde harika yakarışlar ve dualar barındıran bir dua olarak övülmektedir. Ancak başından beri yalnızca bir dua olarak değerlendirilmemiştir; aynı zamanda metnin ifadeli diliyle Tanrı'ya yönelmek için de kullanılmaktadır.

NORDIC GÜLEN CENTER